Dost musun düşman mı, belli değil

Efnan Atmaca – Modern dünyanın insana kurduğu en büyük tuzaklardan biri kendini eksik hissettirmek. Yeterince iyi, hırçın, hırslı, yetenekli, becerikli olmadığına inandırmak! Sahip olması gereken erdemler ile başarıya giden yoldaki her türlü eğimlere ayak uydurmak arasında sıkışıp kalıyor insan. Peki ya ‘öteki ben’ yani sizde olmayan özelliklerle donatılmış bir ben ile iş birliği şansınız olsa! Sinemadaki özgün diliyle ustalığını takdir ettiğimiz Emin Alper, Dostoyevski’nin aynı adlı romanından sahneye uyarlayıp yönettiği “Öteki”de bu soruyu seyirciye yöneltirken ‘yönetmenin mecrası olmaz’ diyerek zor bir işe soyunup altından başarıyla kalkıyor.

“Öteki”, 27 Mart’ta Enka Oditoryumu’nda, 29 Mart’ta Maximim Uniq’te.

Toplumun ta kendisi

Romanın kahramanı memur olarak çalışan Golyadkin, bir sabah iş yerinde, karşı masasında kendisiyle aynı adı taşıyan ve ona tıpatıp benzeyen birinin oturduğunu görür. Bu onun ikizi, kendisinin öteki beni gibidir. Alper bu hikâyeyi alıp bugüne taşıyor ve beyaz yakalı Burak Çıplak üzerinden seyirciye sarsıcı sorgulamalar yöneltiyor. Burak Çıplak’ın fiziksel olarak kusursuz bir kopyası olan Burak Çıplak karakter olarak onun tam zıttı. İki farklı benlik. Bir yandan nefret ettiği her türlü özelliğe sahipken öte yandan kendinde eksik bulduğu tüm yönlerin sahibi. Hem alter-ego hem de düşman. Öte yandan bu ikiz, toplumun Burak Çıplak’tan beklediği tüm becerilere sahip bir öteki. Dolayısıyla aslında toplumun ta kendisi. Hem astıyla hem üstüyle iyi ilişkiler kuran, onların değerlerini önemseyen ve hatta uyum sağlayan bir karakter. Önce mutlu oluyor ikiziyle buluşmaktan Burak Çıplak. İkisi el ele verirlerse başarırlar diye düşünüyor ama hiç hayal ettiği gibi gitmiyor işler çünkü karşısındaki onun sahip olduğu tüm erdemleri elinin tersiyle iten biri. Destek değil, köstek!

Gerçekten benziyorlar

Alper bu çatışmayla pek soru koyuyor seyircinin önüne. Kendini masaya yatırmasını istiyor. Kişiliğinden memnun olup olmadığını sorgulamaya davet ediyor. Olduğun insandan mutlu musun yoksa başkası olmayı beceremediğin için ‘erdem’lere mi sığınıyorsun? Çünkü modern dünyadaki en büyük problem insanın kendiyle kurduğu ilişkiden kaynaklanan sorunlar. İnsanlar kendi yanılgılarını yaratıyorlar ve bunlardan kurtulmak için yeni kendileri kandırıyorlar. İşin içinden çıkmak zor bir hâl alıyor. Alper tüm bu kavramları sahnede irdeliyor. Zor bir işin altından kalkıyor çünkü metaforu seyircinin önüne canlı-kanlı çıkarıyor. Erdem Şenocak ile Cem Yiğit Üzümoğlu, iki Burak Çıplak’ı canlandırıyorlar. İkisi de öylesine başarılı ki gerçekten birbirlerinin fiziksel olarak aynısı olduklarına inandırıyorlar seyirciyi. Derya Karadaş ile Gökhan Yıkılkan da toplumun beklentilerini gösteren karakterler olarak oyunun düğüm düğüm açılmasına yardım ediyorlar. Karadaş, romandaki uşak Petruşka’nın Hayriye versiyonu olarak Burak Çıplak’ın dengesizliklerini ve ilişki kurmaktaki başarısızlığını gösteriyor. Gökhan Yıkılkan da iş arkadaşı Onur olarak yan masanızdakinin dostunuz mu düşmanınız mı olduğuna hiçbir zaman karar vermemeniz gerektiğini anlatıyor. Oyunu izlemek için acele edin çünkü haklı olarak kapalı gişe oynuyor. 

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top